Showing posts with label yeme-içme. Show all posts
Showing posts with label yeme-içme. Show all posts

Paris'te Öğle Yemeği...


Sözkonusu Paris olunca yeme içme listesi bir hayli uzun. Lezzet mi, popülerlik mi; turist miyim, yerli mi ikilemine, kapı önüne atılmış sandalyeleriyle şehrin simgesi bistrolar, brasserieler,  beyaz önlüklü, papyonlu janti Fransız garsonlar da eklenince kafa karışıklığı artıyor.
Ben de bu dertlere derman olmak ümidiyle öğlen beşlisini açıklıyorum:

Chez Lili et Marcel
Turist kargaşasından bir hayli uzakta çalışan kesimin arasına karışarak nefis bir öğle yemeği yemekse istediğin adresin Chez Lili et Marcel.
YAZININ DEVAMI

Brüksel Yeme İçme Adreslerim


Kahvaltı yapalım

Le Pain Quotidien Kendisi Türkiye'de de var, evet, aşinayız.. ama Brüksel'de tadı başka!.. Şehrin birçok yerinde şubesi olsa da Place Sablon'daki en güzeli.. Arka taraftaki kış bahçesi kısmı en keyifli yeri.. Sadece kruvasan ve marmelatlarla basit bir kahvaltı yapabilir ya da nefis ekmeklerinden bir seçkiyle marmelatlar, çikolata kreması ve yanında organik yumurtadan omletle zengin bir kahvaltıya dönüştürülebilir...

Potemkine Aslında bir sine-kafe olan Potemkine'de eminim ki akşamlar da en az sabahlar kadar keyiflidir ancak biz öğleden önce uğradığımız için ben sadece enfes brunch alternetiflerine ve taze kruvasanlarına şahidim.. (2, Hallepoortlaan)
YAZININ DEVAMI

Floransa Yeme-İçme Notları...


Çok geç kalmış yazılar bunlar, farkındayım. Ama bu böyle bir günlük işte, zamansız, sırasız ve maymun iştahlı... Bir şehrin sokaklarında yürürken kalbinde bir diğerinin aşkını, aklında en az üç yeni gezinin planını  tutan 'şehir çapkını' birinin aklına estiğini yazdığı günlük...

Bugün sırası gelmiş, içimden gelmiş Floransa yeme içme notlarıımı paylaşalım diyorum...

Çok fazla adresim yok paylaşacak, aynı şehirlere tekrar tekrar gitme takıntım o şehirlerdeki adresler konusunda da aynı...Adresler az, ama hepsi sağlam...



Trattoria Del Pennello..
Her Floransa seyahatinde mutlaka birkaç akşam yemek yediğimiz yerel restoranın sımsıcak hatıraları vardır gönlümde.. Dante'nin evi olan binada küçük bir trattoria burası. Şehir, YAZININ DEVAMI

Gaziantep Gezi Notları...



Çok seveceğimden çok emin geldim Gaziantep'e...
Hiç de yanılmadım...
Uçaktan iner inmez yüzüme vuran 35 derecelik havasıyla sımsıcak karşıladı beni...
Tek başıma seyahat etmenin keyifle karışık tuhaf tedirginliği, beni 10 TL. ye şehir merkezine götürecek Havaş servisine binip etrafımdaki diğer insanlara baktığım anda kaçıp gitti.. Hem zaten sadece ilk gün yalnızım; sonraki günler alışıldığı üzere iki kişiyiz... diye başlayarak uzun uzun masal gibi anlatacağımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz!.. Dopdolu bir şehir Gaziantep, hakkında yazacak o kadar çok şey var ki, direkt konuya girip yapılacakları, mekanları alt alta sıralamazsam işin içinden çıkamam..
Onun için haydi buyrun başlayalım:
YAZININ DEVAMI...

Halfeti, Sen Masalsın...



Aslında dört günlük Gaziantep seyahatinde şehirden uzaklaşmak kafamızda yoktu.. Başka yere gitmeyecek, şehri olabildiğince keşfedecektik.. Ancak çevreden gelen 'buraya kadar gelmişken Halfeti'ye gitmemek olmaz' baskısına daha fazla dayanamayarak Cumartesi gününü bu masal diyarına ayırmaya karar verdik..
İlk planımızda araç kiralayarak gitmek, aynı anda Zeugma antik kentini de gezmek vardı ama şartlar müsait değildi. Araba kiralama firmalarının hepsinden ya araç kalmadı ya da bir günlük araç vermiyoruz cevabı alınca Halfeti'ye gitme işi de inada binmiş oldu!..
Madem araç yok o zaman en yerel şekliyle, en maceralı şekliyle, minibüslerle gidilecek!..
YAZININ DEVAMI...

Brüksel'de 24 saat w/ @atoptimezone




Hep birlikte Brüksel'de hızlı bir tura var mısınız?
Bakalım 24 saate neler sığacak...

İlk iş saatimizi buraya göre ayarlamak olacak. Hazırsanız, bezeli çevirelim ve bir saat geriye, Brüksel saatine gidelim..

Günlerden Cumartesi.

08:30 Place Grand Sablon: Meydan sabahları çok güzel oluyor. Sakin. Kafeler henüz açılmamış, sandalyeler kenarda toplu.. Bu halleri ile fotografikler.. Biraz fotoğraf çektikten sonra YAZININ DEVAMI...

Frascati'de Birkaç Mutlu Saat...


Yıl 2013
Haziran'ın 25'i
saatdokuzyirmiüç/
Roma Termini'deyiz.  Elimizde iki kişi toplam  €4.20'lik Frascati bileti, gönülde neşe ve heyecan, yola çıkmak için hazırız. Plan basit ama sıradışı; birkaç saatliğine Frascati'ye kaçacak, öğle yemeği yiyip döneceğiz!
Kulağa havalı gelse de aslında bu son derece mütevazı, ayrıca da komik bir plan...

Saatonyirmiüç/Tam 29 dakika süren yolculuk küçük ve sevimli Frascati istasyonunda
YAZININ DEVAMI...

Roma'da Lezzet Dolu Sokak: Via della Croce


Bu yazı Temmuz 2013'de The Magger'da yayınlanmıştır.


Roma’dasın… Piazza di Spagna’ya yakınsan ve biraz acıkmışsan senin için harika bir jokerim var: Via della Croce…
Aşağıda okuyacağın önerilerle hem ruhuna hem de midene hitap ederek Roma seyahatine katkıda bulunmayı planlıyorum…


Bir kere saat 13:00 civarında ise ev yapımı taze makarna için No.8′deki Pastificio‘ya gidebilirsin. Biraz kuyrukta bekledikten sonra bir tabak makarnaya 4 EUR vererek ekonomik ama lezzetli bir öğle yemeği yiyebilirsin. Üstelik yanında içeceğin su yada bir bardak şarap da müessesenin ikramı. Günde iki çeşit makarna oluyor ve hamur anında açılıp, pişirilerek taptaze servis ediliyor..Tek dezavantajı yemeğin plastik tabakta yenmesi gibi görünse de bu salaş hal, bu hız Roma ruhuna çok uygun…

Tiramisu’nun en iyisi lazım bana dersen No.82′de Pompi emrinde. Merkez şubesi biraz uzak olduğundan iyi ki bu sokağa da bir şube açmayı akıl etmişler. Dolaplardan seçeceğin damak tadına uygun tiramisunun paket serviste porsiyonu 2.5 EUR. Tadını çıkar!...


Yazının tamamı için...


Roma’da Tüm Fırınlar Benim!..


Kendime Roma’yı soruyorum, aldığım en popüler cevap şu şekilde geliyor: Fırınlarrr!..
Bana göre bu şehrin kalbi fırınlarda atar..
Öyleyse buyrun benim bildiklerimi birlikte gezelim…


Yalnız ilk durak -enteresandır- bir fırın değil!..
Rafaello’nun ünlü Fornarina tablosunun orijinali Palazzo Berberini’de ve bir diğer kopyası da Villa Borghese’de.. Arzuya göre istediğimiz birinde bu güzel fırıncı kızına bir süre bakıp fırınlarla ilgili gerekli motivasyonu sağladıktan sonra istikamet YAZININ DEVAMI...

Lilli… Da Baffetto… La Grande Famiglia…


Siz şu fotoğrafa baktığınızda Pizza görüyorsunuz, bense Lilli adında tatlı mı tatlı bir kız çocuğunu…
Anlatayım…

Da Baffetto’da kuyrukta bekliyoruz. Malum şehrin en ünlü pizzacılarından biri, biraz çile çekmeden lezzete ulaşmak zor.. Kuyruk bir hayli uzadı arkamızda, önümüzde ise dört beş tane ikili üçlü grup var beklememiz gereken. Bu kuyrukta beklerken farkediyorum Lilli’yi. Dört yaşında olması muhtemel, yerinde duramayan haşarı bir kız çocuğu.. Önce mor gözü dikkatimi çekiyor zaten. Belli ki yaramazlık yaparken düşmüş, yazık. Lilli bir saniye bile durmuyor sürekli konuşuyor, atlayıp zıplıyor.. Onu seyrederken garson kapıya çıkıp sıradan birkaç kişiyi daha önüne katıp götürüyor. Kapıda böyle beklemek zor, koku öyle cezbedici ki dış masalarda birinin önünden pizzasını kapasım var!.. YAZININ DEVAMI...

Roma'da Yerelliğin Kanunları...




Bu kadar yoğun turist alan Roma’da ‘turist kalmak’ olası görünse de ‘şehir yerlisi’ takılabilmek de imkansız değil.. Sadece birkaç ipucu ve yerelliğin olmazsa olmazlarına ihtiyacın var ki, işte onlar da burada!

- Unutma! Gittiğin mekanda etrafındaki herkes hararetle İtalyanca konuşuyorsa yemek için doğru yerdesin demektir. YAZININ DEVAMI...

Roma Yeme İçme Notları Bitmez!..


Tüm Yollar Roma'ya Roma'da yollar Yemeğe çıkar demiş ve Roma yeme içme notlarımın ilk kısmını vermiştim. Şimdi başka adresler veriyorum ama bununla da bitmeyeceğini garanti ediyorum.. Çünkü Haziran'da yine Roma'ya gidiyorum ve hem bu çok sevdiğim adresleri ziyaret edecek hem de yeni keşifler peşinde koşacağım. Anlayacağınız en az +2 kg. ve nefis yemek anılarıyla döneceğim. Ama şimdilik Roma'ya dair son önerilerim işte bunlar;

il Forno Campo di Fiori Patatesli Pizza Takıntısı!
Öğle saati bambaşka bir semtteyken birden aklıma düşüp YAZININ DEVAMI...

Kariye'den Cibali'ye...


Kısa kısa notlar;
  • Kariye Müzesi'ne giriş ücreti 15 TL. ama müze kart da geçiyor..
  • Müzedeki mozaikler ve freskler çok etkileyici ve tasvirler Hristiyan dünyası için büyük önem taşıyor.
  • Kariye Müzesi çevresinde birçok turistik hediyelik eşya dükkanı ve tam karşısından  YAZININ DEVAMI...

Zeyrek'te bir gün...

''İstanbul'da Turist Olmak'' projem tam gaz devam ediyor. Bu kapsamda Boğaz Turu ile başladığım gezi dizisine devam ediyor, şehirle yeniden tanışıyor ve gittikçe İstanbul'u daha çok seviyorum..
Bugün de proje kapsamında Zeyrek ve civarında keşifler yapmak niyetindeyiz...YAZININ DEVAMI...

Milano için Aperitivo Vakti...


Saatler 18:00'i gösterdiğinde Milano'da en keyifli saatler başlıyor demektir. En şık bardan en salaşına, her yerde yavaştan bir hareket başlar. Bankoların üzeri türlü türlü atıştırmalıkla donatılır. Azalan içki şişeleri barmenlerce yedeklenir. Masalarda mumlar yakılır, hazırlıklar tamamlanır ve 'aperitivo' başlar.
Beğendiğiniz bir mekana girer menüden bir kokteyl seçersiniz ve muhtemelen bedelini de siparişiniz gelince anında ödersiniz. İşte bu gece cebinizden çıkacak tüm bedel bu, geri kalan açıkbüfe ikramlar müesseseden... İyi eğlenceler!
Başka İtalyan şehirlerinde de aperitivo var ama hiçbiri Milano kadar keyifli değil diye ekledikten sonra, yazının devamında 'benim aperitivo tercihlerim'i bulacaksınız.

YAZININ DEVAMI...

Marsilya'da Yeme-İçme...

Bu yazı Gezici Günlük tarafından Çok Gezenler Kulübü için hazırlanmıştır ve resimli orijinali Çok Gezenler Kulübü web sitesinde yayınlanmaktadır.

Bouillabaise
Deniz mahsulleri eşliğinde sunulan meşhur balık çorbası, eskiden evlerde balık artıklarından pişirilen müzevazı bir yemekken bugün şehrin en lüks yemeği konumunda. Bir akşamüstü barda pastis içen şehir yerlilerine en iyisinin nerede yeneceğini sormak suretiyle ortalığı karıştırmış bulunan ben, uzun tartışmalar sonucu uzlaşan yerlilerden işte şu isimleri aldım:

İstanbul'dan kaçış planı...


Plan dediğime bakmayın, tamamen plansızdı aslında bu kaçış.. Topu topu on dakikalık bir angaryayı halletmek üzere Silivri'ye doğru çıktık yola Mayıs'ın ilk günü.. İşimiz gerçekten de on dakikaydı ve bu kadar yol geldikten sonra, hava da bu kadar güzelken içimizdeki keşif ruhuna ayak uydurmamak olmazdı..  Dönüş yolunda rastladığımız Selimpaşa Liman tabelasını görünce şansımızı denemek istedik.. Yol bizi sevimli, bir kasaba meydanına çıkardı.. Birkaç küçük yemek dükkanı, büfe, çardak altında kıraathane ve yolun sonunda da liman vardı..
Arabamızı park edip bir keşif turu atalım, birşeyler yiyelim dedik.. Liman neredeyse Rumeli Feneri ile aynı görünümde. Oradaki Barınak Resroran'ın yerinde burada birkaç alternatif birden var aynı binada..
En büyük balık restoranı Çapari hoş bir yer. Onun üstünde yeralan Sofram ise nispeten daha salaş ama yine güzel manzaralı.. Bizim kafamızda balık yemek yok, daha meydana girerken gördüğümüz ''Üsküp Köfte 1985'' tabelası aklımızı çoktan çeldi.  Burada manzaraya karşı balık yemeği başka bir ziyarete bırakarak yemek öncesi bir keşif turu atıyoruz.
Ara sokaklar çok renkli, sanki zamanda yolculuk yapıyoruz.. Yıllardır yollarda hiç rastlamadığım Anadol otomobillerden burada bir sürü var.. Tarihi Kilise Camii'nin küçük avlusundan geçip çardağın altındaki kıraathanin huzurunu kıskanıyoruz.. Köşedeki bakkalda Şarköy Şarapları satılıyor, denemelik bir tane alıyoruz; Bağcı Merlot!.. Bakkaldan Üsküp Köfte'yi tekrar teyit ediyoruz, gideri var mı diye, onay geliyor hemen 'orada yiyin' diye..
Zaten iyice de acıktık gidip 'gurmecilik' oynayalım!..

Amsterdam Yeme-İçme Notları...



Gitmeden önce şehre dair okuduklarım yeme-içme konusunda 'fazla ümitlenme!' diye bağırıyordu adeta.. Bunu sorun etmeden ama fazla da beklentiye girmeden gittiğim Amsterdam'dan gayet güzel yeme-içme deneyimleri ile döndüm diyebilirim.
Nerelere gittim, neler yiyip içtim, sorularının cevapları ve yeme içmeye dair aldığım notlara dönersek,
önce en beğendiğim üç mekanda akşam yemeklerinden başlamak isterim:

Cau: Izgara et yemeği kafamıza koyduğumuz bir akşam     YAZININ DEVAMI...

Deniz Mahsulleri Müzesi!...


Bu yazı, Gezici Günlük tarafından Çok Gezenler Kulübü için hazırlanmış ve fotoğraflı orijinali Çok Gezenler Kulübü web sitesinde yayınlanmıştır..
TOINOU...Güneşli bir Marsilya gününde öğlen yemeği için mutlaka gidilesi bir restoran burası. İlk önce önünden geçerken dışarıdaki tezgahlarında sıralanmış deniz mahsulleri çekti ilgimizi. Çeşit çeşit midye, deniz tarağı, kestanesi, hareket halindeki böceği, ıvırı zıvırı ve benim hiç tanımadıklarımı da ilave et;  bildiğin Deniz Mahsulleri Müzesi! İster YAZININ DEVAMI...

İki kahve lütfen!..

Şehirler geziyoruz, kültürler tanıyoruz... Gün boyu sokakları arşınlıyor yoruldukça en keyifli molaları veriyoruz şehrin en güzel kafelerinde...
İki kahve lütfen!… Gezerken gün boyu kimbilir kaç kez kuruyoruz bu kısa cümleyi…
Tam doğrusunu sõyleyemesem bile bulunduğum ülkenin dilinde söylüyorum ben illa ki. Bazen gülüyorlar bazen de tam doğrusunu söyletene kadar uğraşıyorlar..Ama hoşlarına gidiyor eminim..Çünkü benim çok hoşuma gidiyor :-)

Öyle uzun, kibar 'bir fincan kahve rica edebilir miyim, lütfen?'e filan bence hiç gerek yok. En kestirme haliyle istemeli kahveyi.. Küçük hatalar olsun ki, oradan sohbet doğsun, eve dönünce hatırlanacak anılar kalsın...


İşte bazı ülkelerden en kestirme kahve siparişleri...
Twee koffie alstublieft… /Hollanda
To kaffe, bedes… / Danimarka
Dos cafés, por favor… /İspanya
Due caffè, per favore…/ İtalya
Zwei Kaffee, bitte… / Almanya
Deux cafés, s’il vous plaît… /Fransa  
...Siz de deneyin, hem keyif alacaksınız hem de siparişi alan kişiyi mutlu edeceksiniz, eminim :-)