Showing posts with label resim. Show all posts
Showing posts with label resim. Show all posts

SANATSHOTS!...Rembrandt...


Blogumda çektiğimiz fotoğraflardan seçtiğim kareleri paylaştığım ''Snapshots'' bölümüme bir rakip çıkarıyorum. Çok içimden gelerek ara ara sevdiğim resimleri paylaşmak istiyorum gezdiğim galerilerden. Köşemin adı iseee SANATSHOTS!
 
İlk seçimim Rembrandt'tan The Money Changer. Resim Berlin Gemaldegalerie içinde Caravaggio resimleri ile birlikte sergileniyor. Bunun nedeni Rembrandt'ın Caravaggio'dan ışık konusunda çok etkilenerek onu takip etmesi olsa gerek. 1627 'de yaptığı bu resim tam hatırlamıyorum ama -25*35 ya da biraz daha büyük- yani oldukça küçük ama çok detaylı bir çalışma. Resmin odak noktasında parlayan ışık yine muhteşem; adeta bu resmi Rembrandt yaptı diye bağırıyor...

Yeni Keşifler...

Uzun zamandır paylaşmayı ertelediğim bir keşif bu. Aslında keşif de denemez,
çok bilinen bir ressamı benim yeni keşfedişim demek daha doğru...
Francesco Hayez'den bahsediyorum...

Brera müzesindeki eserleri sayesinde tanıştım onunla. Dünyaca ünlü Kiss tablosunun önünde dakikalarca dikilip o kumaş dokusunu nasıl verdi diye inceleyip durdum. Yukarıdaki resimde görünmüyor ama orijinalinde var olan arka duvara yansımış röntgencinin gölgesinin sırrını düşündüm. Ressamın kendisi miydi acaba öpüşen çifti gözetleyen?... 
Tüm resimleri birbirinden güzel; resimlerindeki tüm gözler duygu dolu...Arkadaşlarıyla sanki günün anısına çekilmiş bir fotoğraf gibi duran otoportreleri ise çok keyifli...
Bir de detay var ki aynı salondan işte bu benim için gerçek bir keşif...Kiss tablosunun tam karşısında minik bir tablo var başka bir ressama ait. Ressam Induno Girolamo.


Gerçekten de çok güzel bir resim..Biraz dikkatli bakınca resimdeki odanın duvarında Hayez'in Kiss tablosunun olduğunu görüyorsunuz. Ressam bu eseri Kiss'ten 3 yıl sonra yani 1862'de yapmış. Harika bir detay değil mi? Ben şahsen bu şeker detaya bayıldım ve Hayez'i de daha çok sevdim.
Hayez eserlerinin olduğu minik de bir kitap aldım kendime. Gördüklerimin dışında daha birçok güzel eseri var dünyanın başka yerlerinde, başka müzelerde... Görebilmemiz dileğiyle...

100 Koleksiyondan 100 Nuri İyem...


İşSanat'taki Nuri İyem sergisini herkes biliyor; afişleri tüm İstanbul caddelerinde... Cumartesi'yi iple çektim sergiyi gezmek için. Tam da tahmin ettiğim gibi çok ama çok beğendim. Tabii ki sanatçının imzası niteliğindeki Anadolu kadınları özellikle üç güzeller konulu işleri ve otoportresi serginin benim için en kıymetli eserleriydi. Herbirinin fotoğrafını çekip iyice inceledim, hafızama kazıdım. Fotoğrafları özellikle blogda paylaşmayacağım çünkü herkes sanalını değil gerçeğini görsün, herkes bu sergiye gitsin istiyorum...
Eserleri incelemenin yanısıra hangi eser kimin koleksiyonunda, Nuri İyem sahibi şanslı sanatseverler kimler- bunu da dikkatle inceledim, sergi keyfime magazinel bir yaklaşım ekledim:-) Bazı isimler beni hayrete düşürdü açıkçası. Birçok sanatsever aile, kuruluş hatta Erol Evgin tamam ama Cem Yılmaz ve Tuğba Büyüküstün isimlerini görünce gerçekten çok şaşırdım ama çok da hoşuma gitti, takdirimi kazandılar doğrusu. Darısı başıma...Ne büyük bir hayal! Neden Olmasın, belki birgün...

Süleyman Saim Tekcan...

Atları severim...
Ama atları tablolarda görmeyi hiç sevmem. Resim kursuna başlayan her ortayaşlı insan neden hep at resmi yapar çok merak ederim. Yetenekli yeteneksiz herkesin bu güzel hayvanları tuvallerine taşıması beni çok rahatsız eder... İşte bu nedenle resim ve at denince çok önyargılıyımdır...
Ama bu atlar başka.
Süleymen Saim Tekcan'ın Çırağan Kempinski'deki sergisi MUH-TE-ŞEM!
Gerçekten atların başrolde olduğu bir sergiyi böyle beğeneceğimi tahmin etmezdim.

Daha önce hiç dikkatimi çekmeyen bir sanatçıyla Çırağan Sarayı Sergi Salonu'nda 15 Şubat'a kadar sergilenecek muhteşem yağlıboya ve gravür baskıları sayesinde tanışmış oldum. Daha önceden tanımamak benim ayıbım olsun diyor, sanatçının önünde saygıyla eğiliyorum...
Sergiyi tüm sanatseverlere şiddetle tavsiye ediyorum...

Pera Müzesi Kendini Aşıyor...

Art arda birbirinden güzel sergilere imza atan Pera Müzesi sergi bombardımanına devam ediyor. Daha Çarlık Rusyası'ndan Sahneler'e doyamamışken bir de Frida & Diego eklendi!
Sadece resimleri değil yaşantısı ile de ilgi toplayan Frida Kahlo ve Diego Rivera'nın Gelman koleksiyonu'ndaki eserleri 20 Mart'a kadar Pera Müzesi'nde olacak.
Bugün gidip gördüm; çok bilindik birkaç eseri, günlükleri, kolajları ile gayet güzel bir sergi olmuş. Ama ne yalan söyleyeyim Çarlık Rusyası sergisi o kadar etkili ve güzel ki, diğer herşey biraz gölgede kalıyor...
Ancak bu kadar güzel seçimler yapan Pera Müzesi'nin hakkını da vermek lazım. Hem sergiler hem söyleşi ve müzik dinletisi gibi etkinlikleriyle şu sıralar en favori etkinlik mekanım. Her fırsatta oradayım...

İki Güzel Suluboya Sergisi...

Mine Barışık'ın Kişisel Suluboya Resim Sergisi yarın açılıyor.
18 Aralık - 26 Aralık arasında Ataköy, İspirtohane Sergi Salonu'nda gezilebilir...
*
Bilal Çınar'ın Şehirler ve Siluetler konulu Suluboya Resim Sergisi Deniz Müzesi'nde açılıyor. Sergi 2 Ocak'tan itibaren Beşiktaş Denizcilik Müzesi'nde ziyaret edilebilir...
*
Zaten çok az olan suluboya sanatçılarını destekleyelim, sergilerine gidelim :-)

Üç Sergi...Bir Dinleti... Sanatla Güzelleşen Bir Beyoğlu Günü...

Bu ılık ve güneşli güzel Cumartesi gününü Beyoğlu'nda sergi gezmeye ayırıyoruz...
İlk durağımız Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi'ndeki sergi;
Past, Present, Future... Geçmiş, şimdi, gelecek...

Yerli ve yabancı farklı dönemlere ait birçok farklı tarzda eser bu sergide buluşmuştu. Daha önce Viyana ve Verona'da da sanatseverlerin karşısına çıkan sergide tabii ki biz yine klasik sanatın temsilcilerini çok beğendik. Elimde değil bu C Print baskılar, video-artlar, yerleştirmeler bana çok şey ifade etmiyor... Ama bu sergideki çeşitlilik ve denge çok hoştu gerçekten...
Antonio Donghi'nin Jonglör(1936) ve Giovanni Gerolamo Savoldo'nun Flütlü Genç Erkek Portresi(1525) adlı eserlerini çok sevdik... 
Bu aralar Beyoğlu'na yolu düşenlerin sergiye uğramalarını tavsiye ederim...
İkinci durağımız Pera Müzesi; burada bugün gezeceğimiz iki sergi var. Birincisi;
Çarlık Rusyası'ndan Sahneler...
Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu sergiye tekrar gidip her bir tabloyu daha ayrıntılı incelemek için can atıyorum! Resmen büyülendim. Hepsi birbirinden güzel eserlere müzede iki kat ayrılmış.
Nikolay Kasatkin, Öksüzler (1891)

Nikolay Yaroşenko, Salıncakta (1888)

Vasiliy Maksimov, Gelecek Hayali (1868)

Nikolay Yaroşenko, Bilinmeyen bir Kadının Portresi (1893)
İşte özellikle yukarıdaki iki eser benim için günün anlam ve önemidir, başka da birşey demiyorum. Daha o kadar çok hayran olunacak eser var ki aslında... Sergi aynı zamanda Rus yazarların başyapıtlarını okuyormuşçasına hikayelerle dolu...
Sırada son sergi var:
Csontvary...



Çarlık Rusyası hazinesinden sonra biraz hafif geldi itiraf ediyorum ama yine de güzel... Özellikle yaptığı gezilerden Balkanlar sahneli resimleri çok masalsı ve çoşkulu...parlak ışığıyla neşe veriyor bakarken insana...
Bu kadar güzel şeye baktıktan sonra sıra şimdi kulaklarda. Pera Müzesince düzenlenen müzik dinletisinde Ufuk- Bahar Dördüncü kardeşlerin dört el piyano dinletisi var.
Biraz müzik biraz sohbetle çok samimi bir ortamda harika bir akşam geçiriyoruz. Geceyi ikilinin yeni çıkardıkları Macar Dansları albümünü imzalatarak mutlu mesut tamamlıyoruz...