İlk durağımız Yapı Kredi Kazım Taşkent Galerisi'ndeki sergi;
Past, Present, Future... Geçmiş, şimdi, gelecek...
Yerli ve yabancı farklı dönemlere ait birçok farklı tarzda eser bu sergide buluşmuştu. Daha önce Viyana ve Verona'da da sanatseverlerin karşısına çıkan sergide tabii ki biz yine klasik sanatın temsilcilerini çok beğendik. Elimde değil bu C Print baskılar, video-artlar, yerleştirmeler bana çok şey ifade etmiyor... Ama bu sergideki çeşitlilik ve denge çok hoştu gerçekten...
Antonio Donghi'nin Jonglör(1936) ve Giovanni Gerolamo Savoldo'nun Flütlü Genç Erkek Portresi(1525) adlı eserlerini çok sevdik...
Bu aralar Beyoğlu'na yolu düşenlerin sergiye uğramalarını tavsiye ederim...
İkinci durağımız Pera Müzesi; burada bugün gezeceğimiz iki sergi var. Birincisi;
Çarlık Rusyası'ndan Sahneler...
Öncelikle şunu söylemeliyim ki bu sergiye tekrar gidip her bir tabloyu daha ayrıntılı incelemek için can atıyorum! Resmen büyülendim. Hepsi birbirinden güzel eserlere müzede iki kat ayrılmış.
Nikolay Kasatkin, Öksüzler (1891)
Nikolay Yaroşenko, Salıncakta (1888)
Vasiliy Maksimov, Gelecek Hayali (1868)
Nikolay Yaroşenko, Bilinmeyen bir Kadının Portresi (1893)
İşte özellikle yukarıdaki iki eser benim için günün anlam ve önemidir, başka da birşey demiyorum. Daha o kadar çok hayran olunacak eser var ki aslında... Sergi aynı zamanda Rus yazarların başyapıtlarını okuyormuşçasına hikayelerle dolu...
Sırada son sergi var:
Csontvary...
Çarlık Rusyası hazinesinden sonra biraz hafif geldi itiraf ediyorum ama yine de güzel... Özellikle yaptığı gezilerden Balkanlar sahneli resimleri çok masalsı ve çoşkulu...parlak ışığıyla neşe veriyor bakarken insana...
Bu kadar güzel şeye baktıktan sonra sıra şimdi kulaklarda. Pera Müzesince düzenlenen müzik dinletisinde Ufuk- Bahar Dördüncü kardeşlerin dört el piyano dinletisi var.
Biraz müzik biraz sohbetle çok samimi bir ortamda harika bir akşam geçiriyoruz. Geceyi ikilinin yeni çıkardıkları Macar Dansları albümünü imzalatarak mutlu mesut tamamlıyoruz...