Sabah erkenden kalkıp kahvaltıdan sonra metroya binip dosdoğru Corso Buenos Aires'e gidiyouz. Burası uygun fiyatlı popüler bir alışveriş caddesi olarak biliniyor ve buradan dümdüz kilometrelerce yürünerek önce Corso Venezia, sonra Corso Vittorio Emmanuelle derken Duomo'ya kadar ulaşılıyor. Ancak bizim öncelikle buraya gelmemizin nedeni alışveriş değil. Aslında alışveriş ama özellikle plak almak için. Bu caddenin yakınında bizim gibi elektoronik müzik meraklılarının çok seveceği bir plakçı dükkanı var: Nika Music Store. İnternetten de satış yapan bu dükkana bizzat gelip en yenileri dinlemek, plak seçmek ayrı bir keyif...
Plakçıda biraz vakit geçirdikten sonra elimizde yeni plaklar neşe içinde caddeden aşağı yürümeye başlıyoruz.
Kentin eski kapılarından Porta Di Venezia'yı geçerek, Corso Venezia boyunca ilerliyor, mağazalara girip çıkıyor, işe giden bisikletli, motorsikletli Milanoluların, parktaki çocukların, sokak tabelalarının fotoğraflarını çekiyor, böylece San Babila Meydanı'na ulaşıyoruz. Buradan sağa saparak meşhur markalar bölgesine Via della Spiga'dan giriyoruz. Tüm kaliteli İtalyan markaları ve diğer kaliteli dünya markalarının yanyana sıralandığı bu sokaklar kuşbakışı bir kare oluşturuyor aslında. Bu yüzden de buraya Quadrilotero d'oro yani Golden Quad. deniyor.
Via della Spiga, Via Sant'Andrea, Via Montenapoleone, Via Borgospesso, Via Manzoni ve Via Gesu adım adım gezilmeli. Prada, Miu Miu, Moschino, Gucci, Armani, Dolce and Gabbana, Marni, Roberto Cavalli, ...aklınıza geleni, gelmeyeni; hepsi!.. Sadece modayla değil görsel sanatlar, iç mimarlık gibi alanlarla ilgili herkesin bu mağazaları görmesi, en azından birkaçının içini gezmesi gerektiğini düşünüyorum. Paris'teki Avenue Montaigne kadar ihtişamlı sokaklar değil belki ama kendine has sıcak bir havası var ve burada gezmek keyifli... Biz de tüm sokakları gezip mağazaları inceliyor; sevdiğimiz birkaç markanın kış koleksiyonuna göz atıyoruz. Prada ve Tod's'ta kendimize ayakkabı bulmak için oldukça çaba sarfediyor ama aradığımızı bulamıyoruz. İnsan buraya dalınca vaktin nasıl geçtiğini anlamıyor. Sabahla öğle arasında bir kahve bile içemeden tekrar acıkıyoruz. Yemek için harika bir fikrimiz var; Bir Milano ritüeli: LUINI...
Duomo meydanından La Rinascente'nin yan sokağına girince 50 metre ileride görünen kuyruğa doğru ilerleyince Luini'yi göreceksiniz. Burası 'panzerotti' adlı içi dolgulu bir çeşit puf böreği diyebileceğimiz nefis yiyeceğin en iyi yapıldığı yer. Kuyruk neredeyse sokak boyunca uzanıyor. Gençler, turistler, öğle tatiline çıkmış çalışanlar, herkes bu kuyrukta...Biz de en arkaya ekleniyor beklemeye başlıyoruz. Neyse ki kuyruk hızlı ilerliyor ve sıra çabucak bize geliyor. Birer mozarella-domatesli bir de paylaşmak için ıspanak-ricotta'lı alıyoruz. İçeceklerimizi de alıp içeride ayaküstü yiyoruz panzerottileri. Çok güzelmiş! Ama ıspanaklı biraz yavan kalıyor domates-mozarella'nın üzerine...
Şimdi tekrar enerjimizi topladık, mağazalara devam. Evet akşam da zaten Vogue'un düzenlediği fashion's night out var; bugün komple alışverişe, mağazalara ayrılmıştır! Haydi şimdi La Rinascente'ye...
Rinascente'nin Milano mağazası oldukça büyük, tamamını gezmek imkansız. İlgimizi çeken markaların shop in shoplarını geziyor, birşeyler alıyoruz. İlk kez bir department store içinde Louis Vuitton görüyorum... Yorulunca mağazanın en üst katındaki cafede oturuyoruz. Burası kısa bir mola için çok iyi bir fikir; hatta yemek için bile tercih edilebilir. Buradan Duomo'nun çatısı elinizi uzatsanız tutabileceğiniz yakınlıkta. İçeceğinizi yudumlarken Duomo'nun heykelli kulelerini inceleyebilir ya da barda hızla bir ayaküstü kahve içip alışverişe devam edebilirsiniz. Biz oturmayı tercih ediyoruz ve garson siparişimizi getirmeden önce oturarak içilen kahve fiyatının, ayakta içilenden yaklaşık 2 kat fazla olduğunu anladığımızdan emin olduktan sonra siparişimizi getiriyor...İlk bakışta kaba ve garip bir uygulama gibi gelebilir ama alışsanız iyi olur. Bu şehirde birçok yerde çift fiyat uygulaması var ve bir süre sonra bunu yadırgamıyor hatta hak veriyorsunuz...
Biraz daha mağazalara bakıp alışverişe devam ediyoruz. Bu arada kapısında kuyruk olunan Abercrombie &; Fitch mağazasını da görelim diyerek o kuyrukta da bekliyoruz.
Kapısında yarıçıplak personelle fotoğraf çektirilen, yüksek müzikli, karanlık dekorasyonlu, daha çok diskoya benzeyen bir mağaza. Bu kadar fiyakaya bir de içeride alacak birşeyler olsa bu kuyruğu çektiğimize değerdi ama müze gibi gezip çıkıveriyoruz... Artık saat 19.00'a yaklaştı. Corso Mateotti'deki Cafe Bar Centro'da aperitivo atıştırmasından hemen sonra otele dönüp üzerimize şık kıyafetler giyip Montenapoleone tarafına geri dönüyoruz. Ama allahım, bu ne kalabalık!
Vogue Fashion's Night Out herkesi sokağa dökmüş.. Tüm mağazalar geceyarısına dek açık; sürprizler, showlar, ikramlar, indirimler, partiler... Bütün gece dolaşıp fotoğraf çekiyor, alışveriş yapıyoruz. Furla ve Armani'den çanta ve jean alıp Museo Bagatti Valsecchi'deki Campari partisine katılıyoruz. (FNO Milano ile ilgili daha çok bilgi ve fotoğraf Fashion's Night Out Milano postumda...)Gecenin sonunda acıktığımız için Duomo meydanına gidiyoruz ama çılgın kalabalık bu bölgede yenecek ne varsa hepsini tüketmiş! Hazırladığım rehberden yararlanarak arka sokağa, Via Dogana'ya gidiyoruz. Burada Pizza Dogana'da harika pizzalar yiyerek geceyi çok yorgun tamamlıyoruz...