METRO: İlk önce toplu taşıma biletlerimizi makinelerden aldık. 75 dk geçerli tekli bilet €1 ; 24 saatlik sınırsız bilet €3 ve 48 saatlik sınırsız bilet ise €5.50. Ve bu biletler metro, otobüs ve tramvayda geçerli. Milano metrosu oldukça basit. Hangi durakta ineceğinizi ve hangi istikamete doğru binmeniz gerektiğini duraklardaki planlardan basitçe belirleyip heryere ulaşabiliyorsunuz. Metro çıkışlarında da eğer gideceğiniz net bir adres varsa en uygun çıkışı tercih etmek yön bulmaya oldukça yardımcı oluyor.
Cairoli durağında metrodan inip uygun cadde çıkışını kullanarak otelimizin çok yakınından caddeye çıktık. Sadece 100 mt yürüyüp sola saptık vee işte otelimizdeyiz. Hotel Rovello: Via Rovello, 18. Otelimizi kendi gezilerimizde 'bir ilk' yaparak booking.com'dan ayarladık. Lokasyona önem vererek seçtiğimiz bu şirin otelden oldukça memnun kaldık. Otel girişi bir avlunun içinden ve buraya girerken zile basmanız gerekiyor. Zile basılıp girilen 2. kattan başlayan bir otel? İçeri girerken biraz tedirgin olduk 'yanlış seçim mi' diye ama odamıza çıkınca tüm endişemiz kayboldu. Otel hiç konforlu değil ama çok temiz, ferah odalı ve en önemlisi şehrin tam göbeğinde. İnsan inat edip hiç metro kullanmadan yürüyerek bile şehri buradan kolayca gezebilir! Kahvaltılar da hiç fena değildi hani. Leziz kahve, sıcak kruvasan, kıtır ekmek, nutella, bal, reçel, meyve suyu, yoğurt, müsli ve mısır gevreği...Kimilerine göre çok yetersiz olabilir ama ben bu küçücük kahvaltı salonunda bağıra bağıra İtalyanca sitcom eşliğinde yaptığım kahvaltıları ve kahvaltım bitince son kahvemi alıp cam kenarında oturup sokağı seyrederek yudumladığım pırtık koltuğun rahatlığını hiç unutmayacağım...Daha da ileri giderek şartlar uygun olduğu taktirde tekrar gidersem yine aynı otelde kalacağım...
Eşyalarımızı gardroba yerleştirip üzerimizi değişerek dışarı çıktık. Otelden Duomo meydanına yürüdük. Şu meşhur katedrali görünce etkilenmemek gercekten mümkün değil. Hem çok büyük hem de gotik mimarisiyle oldukça gösterişli... Kısa bir ısınma turu atıp Galleria'nın girişindeki Zucca'da kahve ve elmalı pay keyfi yaptık. Burada oturup gelen geçeni izlemek çok keyifli. İlk izlenim: Milano'da herkes çok şık!.. Londra'dan...Paris'ten.. Gezdiğimiz birçok yerden... Farklı bir stil anlayışları var. O meşhur İtalyan Tarzı'nı gözden kaçırmak imkansız...
Kahveleri içtikten sonra biraz yürüyüp etrafa bakınmaya karar veriyoruz. Aslında vakit geçiriyoruz çünkü bugünün asıl etkinliği akşam 20.00'de gideceğimiz La Scala'daki bale!..
İzlediğimiz bale Serata Forsythe mükemmeldi. La Scala'nın yıldızları Svetlana Zakharova ve Roberto Bolle'ye hayran kaldık. Verilen iki ara çok enteresan fuaye tecrübelerine olanak verdi. Şöyle ki, şık bardan şık içecekler alan baleseverler olağanüstü şık giysileriyle sanki asıl bunun için oradalar gibiydi. Bir Henry James sahnesinde salınıyor, herkes birbirini süzüyor, bundan müthiş keyif alıyorlardı. Biz de gayet şık giyinmiş güzel bir çift olarak ortama ayak uydurduk ve bizi dikkatle süzenleri süzerek anın keyfini çıkarttık...
Gösteri çıkışında bizi bir sürpriz bekliyordu: Gök gürültülü sağnak! Uzun süre kimse tiyatronun önünden ayrılamadı. Kapının önünde yağmurun hafiflemesini bekledik yüzlerce kişi... Nihayet çiselemeye başladığında şemsiyemizi açıp Galeria'ya doğru yürümeye başladık...
Saat 22.30'du. Milanolular için yemek vakti! Biz de yağmur yüzünden bölgeden uzaklaşmadan Galleria'nın içindeki şık restoranda güzel bir akşam yemeği yedik. Nefis pizzalar ve güzel müzik eşliğinde uzun uzun sohbet edip ertesi gün planlarımızı gözden geçirdik. Çıkışta yağmur dinmiş, vakit geceyarısını geçmişti ama metro hala çalışıyordu. Hemen binip otelimize döndük...