...Eat, Pray, Love...Bestseller kitaplara ve herkesin koşa koşa gittiği filmlere inanılmaz ilgisiz kalıyorum ben. İçimden böyle geliyor, kendiliğinden oluyor... Sonra bazılarına bir yerlerde rastlıyor okuyor ya da izliyorum. Bazen 'zaman kaybıymış' diyor bazen de daha önce neden ilgilenmedim diye kızabiliyorum kendime...
Eat, Pray, Love'ın film versiyonu tam bu iki duygunun arasında kalan bir deneyim oldu benim için. Roma'da geçen bölümlere hayran olurken yolculukların 'ruhsal' kısmı ruhumu kararttı... Son zamanlardaki kendi kendime biraz İtalyanca öğrenme isteğime filmin içinde rastlayınca biraz da afalladım n'oluyoruz diye...
Roma detayı beğenildi, anılar tazelendi, şehir birazcık özlendi... İtalyanca konuşmak ve el-kol hareketleriyle ilgili kısım ise beni gülme krizine soktu.
İlginç bir şekilde filmi izlerken seyahat tutkuma da ayna tutmuş oldum. Neden bu kadar 'tutkun' olduğumu anlamış oldum. Uzun ve derin anlamı bana kalsın ama kısaca ben bir yere değil ruhumun deriniklerine seyahat ediyorum aslında... Bir şehre değil kendi içsel yolculuğuma gidiyorum... Gitttiğim şehirlerdeki detaylarla kendimi match etmeye, şehrin rehberliğinde kendimi keşfetmeye...
İşte bu yüzden benim için doğrusu şöyle: Seyahat et, ye, dua et, sev!..
Not: Bu arada filmi arşivime aldım. Tamamını tekrar seyretmek? Hiç Sanmıyorum!
Ama Roma'da geçen bölümü seyredilmekten yıpranacak, eminim!